![]() |
ИСТИНА |
Войти в систему Регистрация |
ИПМех РАН |
||
Bilindiği üzere, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yöneticileri, Konya'yı başkent edindikten sonra kültür, edebiyat ve özellikle mimari konusunda önemli eserler bırakmışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Moğol istilasından kaçan ilim adamları ve tasavvuf erbabı Anadolu'yu yurt edinmişler ve burada önemli eserler yazmışlardır. Yazılan eserler daha sonra Osmanlı Devleti sahasında, oradan da günümüze kadar devam eden bir etki bırakmıştır. Esasen Anadolu Selçuklu dönemi XIII. yüzyıl başlarına kadar, bir yandan Danişmendliler, Bizans’la ve Haçlılar’la mücadeleler, diğer yandan İran ve Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya yerleşmeye gelen Türkmen nüfusun problemleri ve nihayet, 1243 sonrası Moğol hâkimiyeti döneminin yarattığı siyasal ve toplumsal dengesizliklerle boğuşma sebebiyle kökleşememiş, istikrarlı bir yapı kazanamamıştır. Bütün bunlar belirtilen dönemlerde, siyasal, felsefî, dinî alanlarda hareketli ve yüksek bir düşünce hayatının oluşmasını geciktiren, hattâ engelleyen önemli faktörler olarak düşünülmelidir. Bunun tek istisnası bu dönem için tasavvufî düşünce alanıdır. Ben de bugünkü konuşmamda Yeseviliğin Anadolu tassavufuna bıraktığı tesir üzerinde yoğunlaşacağım. Bunun en azından iki sebebi var: 1. Yesevilik, Türkler arasında kurulan ilk tarikat olma özelliği bakımından önem taşımaktadır. 2. Ahmed Yesevî'nin görüşleri Hacı Bektaş Veli yoluyla Yunus Emre'ye ve böylece bütün Anadolu'ya yayılmış ve Anadolu düşünce tarihine büyük bir iz bırakmıştır.